İzmir Meme Hastalıkları; Tüm kanserler arasında meme kanseri, akciğer kanserinden sonra dünyada en sık görülen kanserdir. Kadınlarda ise en sık görülen kanser tipi olup, kanser nedenli ölümlerde de ikinci sırada yer alır. Her yıl 2 milyon kişi meme kanseri tanısı almaktadır. Meme kanseri risk faktörleri arasında yağdan zengin diyet, vücut kitle indeksinin yüksek olması, erken adet görme, geç menopoz, doğum yapmama, ilk doğumu 30 yaşından sonra yapma, emzirmeme sayılabilir.
Meme kanserine bağlı ölümler 1970 yılından bu yana gittikçe azalmaktadır. Bunun en önemli nedeni meme kanseri tarama programları ve yeni gelişen tedavi yöntemleridir. Bu bağlamda organize bir tarama programına dahil olmak, meme kanserinden ölüm oranlarını belirgin olarak azaltmaktadır.

Meme kanser tarama programlarının etkin yürütüldüğü toplumlarda meme kanseri genelde anormal mamografi bulguları ile ortaya çıkarken 40 yaş altı ve tarama yaptırmayan kadınlarda ise meme ve/veya koltuk altında kitle, meme derisinde kızarıklık, kalınlaşma, portakal kabuğu görünümü ile kendini gösterebilir. Daha ileri evre hastalarda ise kemik, karaciğer, akciğer, beyin metastazlarına bağlı bulgular ortaya çıkabilir.

Başlıca görüntüleme yöntemi olan mamografide meme kanseri bulguları memede düzensiz sınırlı kitle ve/ veya mikrokalsifikasyon kümeleri varlığı şeklinde görülebilir. Ultrasonografide ise kalsifikasyonlar içerebilen düzensiz sınırlı hipoekojen kitleler şeklindedir. Meme kanseri açısından yüksek risk taşıyan genç ve yoğun meme dokusu olan kadınlarda memenin manyetik rezonans (MR) yöntemi ile görüntülenmesi tercih edilmelidir.

Bazı meme kanserlerinde genetik yatkınlığa neden olabilecek gen anormallikleri olabilir. Meme ve over (yumurtalık) kanseri ile en sık ilişkili iki gen BRCA1 ve BRCA2’dir. Bu genlerdeki anomalileri (mutasyonları) saptayacak genetik testler güçlü aile öyküsü olan bireylerde yapılmalıdır. En az biri 50 yaş altında tanı almış, 2 veya daha fazla birinci derece yakın aile bireyinde meme veya over kanseri; birinci derece akrabasında her iki memede ya da hem meme hem overde kanser saptanması; anne ya da baba tarafında farklı kuşaklarda meme-over kanseri olması durumunda genetik test önerilmektedir. Ancak unutulmamalıdır ki, ailede güçlü genetik öykü olması her zaman sizde de bu genlerde mutasyon olacağı anlamına gelmez. BRCA1 veya BRCA2 genlerinde mutasyon saptanırsa yaşam boyu meme kanserine yakalanma riski % 45 – 70′ dir. Bu riski azaltmanın yolları sık tarama – yakın takip, cerrahi ya da medikal tedavilerdir. Mutasyon saptanan kişilerde meme taraması 25 yaşından itibaren 6 – 12 ayda bir muayene ile, 30 yaşından itibaren yılda bir mammografi ile, 25 yaşından itibaren yılda bir MR ile yapılmalıdır. Aynı zamanda farkındalık sağlanarak 18 yaşından itibaren kendi kendine meme muayenesi yapılması önerilmelidir.

Meme kitlelerinin patolojik incelenmesi sonucunda birbirinden farklı biyolojik davranışa sahip çok sayıda farklı meme kanser tipi saptanabilir. Genetik profiline bağlı olarak farklı moleküler alt tipler mevcuttur. Bu moleküler alt tiplerin, hormon reseptör durumunun (Östrojen ve Progesteron reseptörü), HER2 overekspresyon varlığının doğru saptanması, meme kanserli olguların prognozunun belirlenmesi ve doğru tedaviye yönlendirilmeleri açısından oldukça önemlidir.

Meme kanseri tanısı alan olgularda hastalığın yaygınlığı belirlemek açısından mutlaka klinik evreleme yapılmalıdır. Tümör boyutu, tümör odaklarının sayısı ve lokalizasyonu, meme derisi, meme başı, göğüs duvarı tutulumu olup olmadığı, koltuk altı lenf bezlerinin durumu ve torakoabdominal bilgisayarlı tomografi ile uzak organlara yayılım mutlaka değerlendirilmelidir.

Meme kanserli hastaların tedavisi radyolog, cerrah, patolog, medikal onkolog, radyasyon onkoloğu ve genetik birimlerin dahil olduğu multidisipliner bir ekip tarafından yönlendirilmelidir. Klinik, radyolojik evre, kitleden yapılmış kalın iğne (tru-cut) biyopsi ile belirlenmiş hormon reseptör durumu, HER2 durumu ve moleküler alt tipe göre hastaların tedavisi şekillenmektedir. Klinik muayenede ve görüntüleme yöntemlerinde koltuk altı lenf nodlarında tutulum olmayan olgularda tümör çıkarılması esnasında bekçi (sentinel) lenf nodu yani lenfatik akımın ilk uğradığı lenf nodları mavi boya veya radyoaktif madde ile tespit edilerek çıkarılır. Ameliyat devam ederken bu lenf bezleri patoloji laboratuvarında dondurma yöntemi ile kesit alınarak değerlendirilir. Tümör yayılımı yok ise koltuk altındaki diğer lenf nodları çıkarılmaz. Bu sayede kol ödemi riski azalır, yaşam kalitesi ve konforu etkilenmez.
Hastaların yaş, menapoz durumu ve reseptör, derece, tümör boyutu, tutulu koltukaltı (aksiller) lenf nodu varlığı gibi bazı patolojik özelliklerine göre sistemik tedavi olarak kemoterapi, hormonoterapi ve / veya hedeflenmiş tedavi uygulanabilir. Sistemik tedaviler bazı durumlarda cerrahi öncesi bazı durumlarda ise cerrahi sonrası uygulanabilmektedir. Kemoterapileri tamamlanan hormon reseptörü pozitif hormon duyarlı olan hastaların 5 ila 10 yıl süresince ağızdan hormonoterapi ilaçları kullanması gerekmektedir.

Meme koruyucu cerrahi uygulanan olgularda hastalığın memede tekrarlama riskini azaltmak amacıyla tüm meme dokusunun ışınlanması gerekmektedir. Koltukaltı lenf nodları tutulumu olan tüm hastalara meme ile birlikte bölgesel lenfatiklerde ışınlanmalıdır. Mastektomili (memesi tümüyle alınan) hastaların bazılarında da göğüs duvarı ve bölgesel lenfatiklere yönelik 3 – 6 hafta süre ile radyoterapi uygulanır. Radyoterapi uygulaması ağrısız, acısız bir tedavi yöntemi olup herhangi bir şekilde tedavi öncesi veya sonrası ışın saçıcı olma gibi bir durum sözkonusu değildir. Hastalar tedavi sırasında eşleri ve çocukları ile bir arada olabilirler.

Sistemik ve yerel tedavileri tamamlandıktan sonra tüm hastalar, yerel ve uzak hastalık yinelemelerini, tedavilere bağlı olası yan etkileri ve ikincil kanserleri erken tespit etme ve tedavilerini düzenleyebilmek için tedavisini yapan hekimlerce düzenli kontrol muayenelerine çağrılırlar. Bu muayenelerin sıklığı ilk 2 yıl 3 – 4 ayda bir, 2 – 5 yıl arası 6 ayda bir, 5 yıldan sonra ise yılda bir olacak şekilde düzenlenir. Kontrol ziyaretlerinde fizik muayene ve yıllık mamografi standart olarak yapılmaktadır.

 

Tags: